top of page

Onur için Tasarlamak: İnsancıl Hapishane Mimarisi

(Bu yazı MT Severler Derneği'ne özel olarak Ekim 2025 için Hapishanelerin Evrimi webinarına ek kaynak olarak yapılmıştır. Webinarı yeniden izlemek için bağlantıya tıklayabilirsiniz.)

Bir hapishanedeki her duvar, her kapı, her pencere, bir toplumun, (suç işlemiş olsa bile) insanlara neyi hak gördüğünü anlatır. Yüzyıllardır hapishane mimarisi kontrol ve gözetim üzerine inşa edilir. Dikenli teller, demir parmaklıklar, yankılanan koridorlar...


Oysa deneyimler ve veriler gösteriyor ki, sert mekanlar daha güvenli toplumlar yaratmıyor. Tam tersine, çoğu zaman şiddeti ve yeniden suç işlemeyi artırıyor.


İnsan odaklı mimarlık, insanların değişebileceğine ve mekanların bu değişimi kolaylaştırabileceğine inanır.


2015’te güncellenerek Nelson Mandela Kuralları adını alan Mahkûmlara Muameleye Dair Asgari Standart Kurallar, günümüzde dünyadaki cezaevi tasarımlarının temelini oluşturur. Bu kurallar bir plan çizmez, ölçü vermez; ama insan onurunun korunması için vazgeçilmez asgari koşulları tanımlar. Işık, hava, temizlik, su, egzersiz, sağlık, güvenlik ve insan teması… Hepsi mimarlığın doğrudan konusudur. Dolayısıyla Mandela Kuralları sadece hukukçular ve yasa uygulayıcılar için değil, mekanı şekillendiren mimarlar için de bir etik pusulası görevi görür. Kuralların ilk cümlesi aslında bütün meseleyi özetler:

Tüm mahkumlar doğuştan sahip oldukları onur ve değere saygı gösterilerek muamele görmelidir.

Mimarlık bu cümlenin fizikselleşmiş halidir.

Mandela Kuralları

Etik Çevre: Onur bir tasarım ilkesidir.

İnsancıl hapishane “yumuşak” değil, akıllıca tasarlanmış bir hapishanedir. Mandela Kuralları, Avrupa Cezaevi Kuralları ve Bangkok Kuralları üç temel ilkede birleşir:

  • Onur tartışılmazdır: Mekanın hiçbir bölümü aşağılayıcı olmamalıdır. Hücreler mahremiyet, ışık, uyku ve özsaygı sunmalıdır.

  • Eşdeğer bakım olmalıdır: Sağlık, temizlik, havalandırma, ısıtma gibi konular toplumun ortalamasının dışında değil, toplumla aynı standartlarda olmalıdır.

  • Asgari kısıtlama yapılmalıdır: Güvenliği korurken özgürlüğü ölçülü biçimde sürdürmek esastır. Mekan insanı felç etmemeli, onun gelişimine ve dönüşümüne katkıda bulunmalıdır.

Bu ilkeler, mimarlığın etik dili hâline gelir.

Supermax hapishane
Supermax Hapishane

Hücreler: Etik Tasarımın En Küçük Ölçeği

Hapishane hücreleri küçüktür ama semboliktir. İyi tasarlanmış bir hücre mahkuma "sen hâlâ bir insansın." der. Ona dönüşebileceğine dair umut verir.

Bazı kriterler şunlardır:

  • Alan: Tek kişilikte en az 6 m², idealde 10 m². Tuvalet bu ölçüme dâhil edilmemelidir.

  • Gün ışığı ve manzara: Her mahkum gökyüzünü görebilmelidir. Doğal ışık, ruh hâlini ve uyku düzenini dengeler.

  • Mahremiyet ve güvenlik: Tuvalet tam yüksek duvarla ayrılmalı, gözetim için şeffaflık sağlanmalı ama teşhir edilmemelidir.

  • Malzeme: Soğuk olmamalıdır. Dayanıklı ama sıcak hissi veren yüzeyler barındırmalıdır.

  • Ses ve hava: İyi havalandırma, ses yalıtımı, uygun sıcaklık önemlidir çünkü sürekli gürültü ve havasızlık da cezalandırmadır.


Hücre hapishane
Eski tip hücreler

Hücrenin Ötesinde: Birey değil topluluk

Aşırı kalabalık “depo tipi” hapishaneler şiddeti ve umutsuzluğu artırır. Bunun yerine birim temelli tasarım (yani 10–30 kişilik küçük gruplar) hem güvenliği hem rehabilitasyonu destekler.

  • Ölçeği küçültmek: Ortak mutfak, oturma alanı ve avlusu olan küçük birimler oluşturulabilir.

  • Normalleştirmek: Malzeme, renk ve mobilyalar cezaevi değil, kamusal bina hissi oluşturabilir ve normalleşmeye katkı sağlayabilir.

  • Gözetlenmek değil gözetmek: Bireyleri paranoyaklaştırmayan, onları kapandaki bir fare gibi hissettirmeyen gözetleme sistemleri kurulabilir.

  • Seçim hakkı tanımak: Pencereyi açmak, ne zaman yemek pişireceğine karar vermek gibi küçük özgürlükler sorumluluk getirir.

Bu “kampüs mantığı”, Storstrøm (Danimarka) ve Halden (Norveç) gibi cezaevlerinde hayat bulur. Bu yerler bir üniversite kampüsü gibi hissettirirler ve şiddetten çok güvenlik ve değişim üretirler.

Halden Hapishanesi Norveç
Halden Hapishanesi'nin sosyalleşme ve yemek pişirme alanı

Sağlık ihtiyaçları da planlanmalıdır.

Mandela Kuralları'nın 24. maddesi açıkça belirtir: Cezaevinde sunulan sağlık hizmetleri, toplumdakiyle eşit olmalıdır. Mimari planlamanın bundaki önemi büyüktür.

Klinikler dönüştürülmüş hücreler değil, tıbbi imkanları olan özel mekanlar olarak tasarlanmalıdır. Revirler yaşam birimlerine yakın olmalıdır. Gün ışığı alan mekanlarla psikolojik sağlık desteklenmelidir. İyi bir hapishane personelin de mahkumun da hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını koruyacak şekilde planlanır.


Kadınlar ve Kırılgan Gruplar

Bangkok Kuralları'nın da ortaya koyduğu gibi çoğu hapishane erkekler için tasarlanmıştır. Oysa kadınların, LGBTQ+ bireylerin ve travma yaşamış kişilerin ihtiyaçları farklıdır.

Bunlar göz önüne alındığında bazı ek ihtiyaçlar gerekebilir.

  • Hamilelik ve doğum sonrası için özel birimler.

  • Travma sonrası duyarlılık: yumuşak ışık, kontrollü mahremiyet, güven hissi veren renkler.

  • Şiddet bildiriminde kullanılabilecek bağımsız ve gizli odalar.

  • Cinsiyet kimliği fark etmeksizin erişilebilir duş, tuvalet, yaşam alanları.

Bu detaylar estetik için değil, kişilerin mental sağlığının sürdürülebilirliği açısından gereklidir.


Mandela Kuralları’ndan mimarlıkla ilgili öne çıkan maddeler

Madde 12(1): Her mahkûm geceyi tek başına geçireceği bir hücrede kalmalıdır.

Madde 13: Uyuma alanları hava, ışık, ısıtma ve havalandırma açısından sağlıklı olmalıdır.

Madde 14: Pencereler doğal ışıkta çalışmaya elverişli olmalı, yapay ışık göz sağlığına zarar vermemelidir.

Madde 15–17: Tuvalet ve duşlar yeterli, temiz ve erişilebilir olmalıdır.

Madde 21: Her mahkûma ayrı yatak ve temiz yatak takımı verilmelidir.

Madde 22: Besleyici yemek ve içme suyu her zaman sağlanmalıdır.

Madde 23: Her mahkûma günde en az bir saat açık hava egzersizi imkânı tanınmalıdır.

Madde 24–27: Sağlık hizmetleri toplumla eşdeğer olmalıdır.

Madde 43–45: Belirsiz veya uzun süreli tecrit yasaktır; 15 günü aşamaz; hücrede sürekli ışık bulundurulamaz.


Sonuç olarak hapishane mimarisinde

mahkumlara güneş ışığı, temiz hava, mahremiyet, açık hava, sağlık hizmeti ve aile teması sunabiliyorsak, Mandela Kuralları’nın temelini yerine getiriyoruz. Eğer buna doğa, ses, ışık ve insan psikolojisine yönelik detayları da eklersek, artık sadece kurallara uyan değil, insan onuruna saygı duyan bir cezaevi tasarlıyoruz.


Toplumlar "bizim vergilerimizle suçlulara krallar gibi bakacaklar mı?" diye düşünüyorlar. Aslına baktığınızda suçlulara kötü muamele eden hapishaneler toplum için daha büyük masraf oluşturuyor çünkü hapishaneye girenlerin hapishaneye dönme olasılığı kötü koşullarla beraber artıyor. Ancak iyi koşullar, eğitim imkanı gibi şeyler mahkumlara sunulduğunda değişim potansiyeli artıyor ve hapishaneye geri dönüş ihtimali ciddi şekilde azalıyor. Bu da aslında toplumun vergilerinin topluma faydalı şekilde kullanılması demek.


Mandela Kuralları'nın tamamına aşağıdaki dosyadan erişebilirsiniz.


 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page