top of page

Selimiye Cami Kubbe Restorasyonu

Güncelleme tarihi: 28 Eyl

Selimiye Cami Restorasyonu kapsamında bir mirasın tepesinde dönen tartışmayı herkesin anlayacağı dilden anlatıyorum. Kafa karıştıran detaylara girmeyeceğim.


Ülkemiz maalesef restorasyon alanında gelişmiş bir durumda değil. Bunun en önemli sebeplerinden biri de halkın bu konudan neredeyse hiç anlamaması ve gerekli durumlara gerekli tepkileri gösterememesi. O yüzden de çoğu zaman "Ya şimdi yanlış bir şey söylersem, yanlış bir tepki verirsem..." diye çekiniliyor. Uzmanlar kendi arasında tartışıp dururken halk işin özünü bilmezse, tepki de gösteremez. O yüzden burada mimarlar kendi arasında kapalı bir tartışma yürütüyormuş gibi değil, hiç anlamayan birine anlatır gibi yazacağım. Çünkü neye neden tepki verdiğimizi bilmeniz önemli.


Ben 3 yıl boyunca İstanbul'da restorasyon konusunda çalışmalar yürüttüm ve kariyerim boyunca da dünyanın çeşitli yerlerinde tarihi çevrelere yapılan müdahaleleri inceledim. Bilgilerim buraya dayanıyor. Atladığım noktalar olursa, uzmanları da açıklamaya bekliyorum. Derdimiz ortak.


Mevzu ne?

Edirne’deki Selimiye Camii’nin ana kubbesinde bugün gördüğümüz kalemişi ve hatları söküp yerine “16. yüzyıl Mimar Sinan üslubuna daha uygun” olduğu iddia edilen yeni bir düzen yapılması önerildi. Yani iş sadece ufak çaplı revizyonlar filan değil. Ana kubbeyi kaplayan tüm yazı ve motifler kazınacak, yerlerine “özgün döneme dönüş” adı altında başka bir şema boyanacak.

Selimiye Kubbe
Ana Kubbe

Arkeofili’nin haberinde verilen 1830’lardan gravürler ve 1904 onarım fotoğrafları, bugünkü şemanın en az iki asırdır var olduğunu gösteriyor. Yani gözümüzün önünde duran düzen, belgeli bir tarih katmanı. Rastgele çizilmiş değil, üstelik onarımlar görmüş ve bu onarımlar da belgelenmiş.


Selimiye Kubbesi
Mevcut kubbenin belgeli olduğunu gösteren fotoğraf - Edirne Selimiye Camii, 19. Yüzyılın sonlarına ait görünümü. (Yıldız Albümleri Kataloğu, İ.Ü. Arşivi)
Selimiye Cami Edirne
Edirne Selimiye Camii, 19. Yüzyılın sonlarına ait görünümü. (Yıldız Albümleri Kataloğu, İ.Ü. Arşivi)

Bu değişikliği kim ve neden istiyor?

Öneriyi “Selimiye Camii Tespit ve Tahkik Heyeti (Kurulu)” adı verilen bir ekip savunuyor. Basına yansıyan isimler arasında hattat Uğur Derman, Prof. Dr. Sadettin Ökten ve nakkaş Semih İrteş var. Ancak ICOMOS raporuna göre kurulda Dünya Miras Alanları’nın yönetimi ve korunması, koruma bilimi ve arkeolojik katman analizinde uzmanlaşmış disiplinlerarası koruma uzmanları yer almıyor. Şaşırdık mı? :) Neyse...


Bu heyetin gerekçesi şöyle: Bugünkü tezyinat (kısacası süslemeler diyelim) 18–19. yüzyılın etkilerini taşıyor. Sinan’ın yapısına uygun değil. Bu nedenle camiyi özüne döndürmek için yarım kubbelerdeki motifleri büyüterek ana kubbeye taşımak gerektiğini söylüyorlar.

Yani ortada “ana kubbe 16. yüzyılda tam olarak şöyleydi” diye bir belge, çizim vs. yok. Ellerindeki en somut dayanak, yanlardaki kubbeler. Yani "şöyledir muhtemelen" diye VARSAYIM yapıyorlar. İşte mevzu da burada başlıyor.


Selimiye Cami Yarım Kubbe
Öneriyi yapan ekibin referans aldıkları kubbe
Selimiye Cami Restorasyonu
Solda mevcut kubbe - Sağda öneri

Peki restorasyona karşı çıkanlar ne diyor?

ICOMOS Türkiye (ki bu, koruma ve restorasyon dünyasında en yetkin kurumlardan biri) resmi görüşünde çok net:

  • Mevcut ana kubbe katmanı belgeli.

  • Varsayıma dayalı bir rekonstrüksiyon, bu katmanı yok etme riski taşır.

  • Ayrıca Sinan camilerinde tek tip bir kubbe şeması olduğu varsayımı doğru değil.

Yani kurum, doğrudan “Bu uygulama koruma ilkelerine aykırı” diyor.


UNESCO da buradan bakıyor. Selimiye 2011’den beri Dünya Mirası Listesi’nde. Bu listeye girebilmek için “özgünlük” ve “bütünlük” korunuyor olmalı. Eğer siz belgeli bir katmanı kaldırıp yerine tahmine dayalı yeni bir desen koyarsanız, eserin “üstün evrensel değerine” zarar vermiş olursunuz ve yapı listeden çıkarılabilir.

ICOMOS'un ve tüm dünyanın genelde restorasyon konusunda dayanak aldığı şey Venedik Tüzüğü (Nara Özgünlük Belgesi, Burra Tüzüğü gibi referanslar da var ama genel baz Venedik Tüzüğü demek yanlış olmaz). Venedik Tüzüğü 1964'te kabul edildi ve çoğu zaman restorasyonun anayasası sayılıyor. Uluslararası alanda hangi müdahalenin doğru, hangisinin yanlış olduğunu bu ilkeleri baz alarak değerlendiriyoruz.

Selimiye kubbe restorasyon kıyaslama
Solda mevcut, sağda öneri

Bu tüzüğün birkaç maddesi bu durum için önemli detaylar taşıyor. Gelin bakalım:


Madde 3:

Koruma ve restorasyonun amacı, anıtları hem bir sanat eseri hem de tarihsel bir belge olarak güvence altına almaktır.

(Basitleştirilmiş hali: Bir yapı sadece estetik bir eser değil, aynı zamanda tarihin tanığıdır. Onu sadece güzel olduğu için değil, tarihi bir belge olduğu için de korumalıyız.)


Madde 9:

Restorasyon süreci son derece uzmanlık gerektiren bir iştir. Amacı, anıtın estetik ve tarihî değerini korumak ve ortaya çıkarmaktır; bu süreç, özgün malzemeye ve güvenilir belgelere saygı esasına dayanır. Tahmine dayalı herhangi bir müdahale yapılmamalı, böyle bir durumda zorunlu olan eklemeler de yapının özgün mimarisiyle karışmayacak şekilde ve çağdaş bir iz taşıyacak biçimde gerçekleştirilmelidir. Her restorasyon çalışması, mutlaka arkeolojik ve tarihî bir araştırmayla desteklenmeli; bu araştırma hem öncesinde hem sonrasında yapılmalıdır.

(Basitleştirilmiş hali: Bir yapı restore edilirken "belgelere" göre hareket ederiz. Eğer eklemeler/düzeltmeler yapmamız gerekiyorsa ve elimizde belge yoksa tahmine dayalı "o dönem-miş gibi görünen" şeyler yapmamalıyız. Bu durumda yaptığımız şeyin eskisinden ayırt edilebilir olduğundan emin olmalıyız. Mesela bir tarihi çeşmenin üstü yıkılmış. Elimizde fotoğrafı veya çizimi varsa ne ala, ondan yararlanır restorasyonu onu baz alarak yapabiliriz ancak elimizde belge yoksa "Bence burası kesin böyleydi" diyerek tamamlama yapamayız. İlla tamamlamamız gerekiyorsa tamamladığımız kısmın 2000li yıllardan olduğu anlaşılmalı ki ilerleyen yüzyıllarda arkeologlar incelediğinde "Haaa bak, bu yapıya 2000li yıllarda bir ekleme yapılmış." diyebilsinler. Yani müdahalelerimiz, uyduruk bir şekilde eskiyi taklit etmemeli.)


Madde 11:

Bir anıtın yapısına farklı dönemlerde yapılmış olan geçerli katkılar değerlidir ve saygıyla korunmalıdır. Çünkü restorasyondaki amaç, üslup birliği değildir. Bir yapının çeşitli dönemlerin üst üste binmiş izlerini taşıması hâlinde, alttaki katmanın ortaya çıkarılması yalnızca istisnai durumlarda, üst katmanın önemsiz olduğu ve alttaki katmanın tarihî, arkeolojik ya da estetik açıdan büyük değer taşıdığı, korunma durumunun da buna elverişli olduğu durumlarda haklı gösterilebilir. Hangi öğelerin korunacağı ya da kaldırılacağına yalnızca uygulayıcı kişinin karar vermesi yeterli değildir.

(Basitleştirilmiş hali: Örneğin Gotik bir yapı var ama Barok dönemde buna Barok bir eklenti yapılmış... Yapıdaki Barok dönemden bir eklentiyi kaldırıp altındaki Gotik kısmı açığa çıkartamayız. Eklentiyi de tarihi kabul eder, onu da koruruz. Korumadaki amacımız bütün yapının aynı stilde olması değil çünkü bu eklenti de tarihin bir parçasıdır. Sadece niteliksiz müdahaleler kaldırılabilir. Mesela mal sahibi tarihi tuğla bir cepheyi sıva kaplamıştır, metal levhalar eklemiştir, dandik, derme çatma bir balkon eklemiştir... Bu durumlarda ekler kaldırılabilir ve esas yapı ortaya çıkarılabilir. Ama bunu da keyfi yapamayız. Bu eklerin niteliksiz olduğu belgelenmelidir.)


Yani gördüğünüz gibi "tarihsellik" ve "belgelenebilirlik" üzerinde özellikle duruluyor.

Kubbeye baktığınızda gördüğünüz desen ve yazılar aslında yapının tarihî belleği. Her onarımda farklı dönemlerin zevkini, tekniğini ve ruhunu taşıyorlar. Selimiye’deki mevcut katman 18. yüzyılda yapılmış onarımlarla şekillenmiş. Bu yüzden de bugün bir tarihî belge niteliğinde. O yüzden de bir heyetteki bir grup insan bunu "kişisel veya ideolojik olarak" uygun bulmadı diye birkaç asırlık geçmişi silip atamayız. Bakın bu heyetteki insanların yorumları ne kadar kişisel.


  • Heyet Başkanı Uğur Derman kendi deyimiyle "hattat denemeyecek seviyede olan yerel kişilerin camiyi hatlarla doldurması"ndan rahatsız olmuş :) Bu kendisinin subjektif görüşü.

  • Heyet Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sadettin Ökten, Selimiye'ye "seküler ve modernist bir zihinle" bakılmasından ve yapının sadece "tarihi bir eser" olarak ele alınmasından rahatsızmış. :) Tarihi eseri tarihi eser olarak ele almayacağız da ne olarak ele alacağız bilmiyorum. Ha pardon. Tevhidin ve sünnetin sembolü olarak ele alacakmışız. Öyle diyor.

  • Nakkaş ve "yüksek" mimar Semih İrteş ise yarım kubbe desenlerinin büyütülerek ana kubbeye uyarlanmasını yeni bir tasarım değil, caminin kendi özgünlüğüne dönüşü olarak yorumlamış. Kime göre? Tabii ki şahsi keyfine ve yorumuna göre. Ama kesinlikle koruma ve restorasyon bilimine göre değil.


Bu söylenenleri ben uydurmuş değilim. Farklı kaynaklarda da bu açıklamaları bulabilirsiniz.

Yazının sonuna kaynakları bırakacağım.


Proje devam ederse ne olabilir?

Selimiye 2011’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Bu statünün korunması için yapının özgünlüğü ve bütünlüğü zarar görmemeli. Eğer belgeli katman kaldırılıp yerine varsayıma dayalı bir restorasyon yapılırsa, bu statü riske girebilir. Ama her şeyden önemlisi kültürel miraslarımıza sahip çıkamadığımızın büyük bir göstergesi olur.

Neyse ki bugün yani 27 Eylül 2025'te Edirne İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kararda "telafisi güç zarar" riskinden bahsediliyor. Yani şimdilik neyse ki proje askıya alındı. Zaman ne getirecek göreceğiz ancak uluslararası bağımsız bir uzman ekibin inceleme yapmasını faydalı görüyorum.

Muhtemelen artık çok geç ama kısa kes başım kaldırmıyor diyorsan... :)

  • Selimiye’nin kubbesindeki mevcut tezyinat belgeli ve en az iki asırdır var.

  • “16. yüzyıla dönüş” iddiası kanıta değil yoruma dayanıyor.

  • Venedik Tüzüğü açık: Varsayım yapma, farklı dönem katmanlarını koru, ekleri ayırt edilebilir yap, belgeleri paylaş.

  • ICOMOS “kanıt yok, o yüzden de riskli” diyor.

  • Mahkeme şimdilik durdurdu çünkü geri dönüşü zor zarar riski gördü.


Uzun lafın kısası Selimiye'nin (hatta pek çok tarihi eserin) değeri sadece yapılış zamanında değil, aynı zamanda tarihselliğinde ve katmanlarında. En basitinden Ayasofya bir kilise olarak yapıldı ama artık minareleri olan bir cami. Bilmem anlatabildim mi? Romantik bir "özgüne dönüş" kulağa hoş gelse de koruma bilimi başka bir şey söylüyor: "Kanıt yoksa ve varsayıma girdiysen dur! Belgeli katmanlardan devam et." diyor. Mahkemenin freni de işte tam da bu yüzden.

Umarım konuyu sizlere basitçe anlatabilmişimdir.


Sevgilerimle,

Mimarınızın Tersi

Mimar Mine Kavasoğulları



Kaynaklar:

 
 
 

7 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
5 üzerinden 5 yıldız

Mahkeme durdurma kararı ile doğru karar vermiş 450 yıl önce mimar sinanın benim ustalık eserim dediği mabede siz geliceksiniz 2025 yılında restorasyon adı altında o güzelim yapılmış hatların üstünü beyaz boyayla kapatacaksınız evlere yapılan badanadan bir farkı yok bu fikir kimden çıktı ise o ne diyecek şimdi benim çıraklık eserimmi diyecek bu yapılan boş şeyler tarihimize ihanet olur vatanımıza ihanet olur ecdadımızın kemiklerini sızlamaya gerek yok biz var olanı yok etmeye değil yok olanı var etmeye calışalım Edirne selimiye cami ve istanbulumuzun tüm camileri bize ecdadımızın emanetidir sahip çıkalım vatan sevdalısı.

Beğen

beyazev94
beyazev94
28 Eyl
5 üzerinden 5 yıldız

Çok özür diliyorum. Ama biz restorasyonda gerçekten çok beceriksziz. Bizden olmuyor. Bunu neden kabul etmiyoruz yada edemiyoruz? Canım ülkemin sanata verdiği değer ortada.Canım kız kulesi bile ne hale geldi. Ne kadar estetik,zarif iken,şimdi denizin ortasında bir tuzluk gibi duruyor. Dahası başka bir yapıtımızın daha başına benzer bir olay geldi ve yüzyıllardır üzerinde duran güneş saati(ezani saat) badana yapılmak suretiyle de kapatıldı. Bir başkadınında onarımı da toki onarmış gibi ve görsel bir facia olmuştu. Şimdi ise asırlardır ayakta duran bir şahesere,bir ustalık eserine;"aman canım eskidi artık zaten biraz daha modern yapalım bence böyle dursun daha estetik yaa" kafasıyla yaklaşılıyor. Zararı ziyanı hesaplanmıyor. Tamamen boş bir sebeple bir kubbenin tezyinatına gözünü dikmek akıl işi değildir.Yürütmeyi durdurmak yerinde bir karar. Geri dönüşsüz hatalara…

Beğen

5 üzerinden 5 yıldız

Konuyu kısaca açıklayıp özetleyen harika bir yazı olmuş.

Beğen

1-Kaynaklar yetersiz ve yanlı.

2-İTÜ’nün bir ekibince oluşturulan İCOMOS’un UNESCO sopasını göstermesine şaşırdım. Demek ki bahsedilen proje gerçekleşseydi Selimiye’nin dünya mirasından çıkarılmasını teklif edeceklerdi.

3-Yeni mezun bir mimarlık öğrencisinin alanında otoriter olmuş kişileri eleştirmesi ayrı bir konu. Toplumunuz geldiği acınacak nokta. İlginç.

Beğen

freskon
28 Eyl
5 üzerinden 5 yıldız

Harika bir izah olmuş. En ağır yaptırım UNESCO listesinden iskat edilme ise malesef tüm tartışmalar havanda su dövme etkisinde kalır bu ortamda…

Beğen
bottom of page